Ülkemizin can damarı olan tarım sektörü, son yıllarda giderek artan zorluklarla mücadele ediyor. Ancak son gelişmeler, çiftçilerimizin sadece doğa şartları ve piyasa koşullarıyla değil, bizzat hükümetin uygulamalarıyla da mücadele etmek zorunda kaldığını gözler önüne seriyor.

Eskişehir'de yaşanan ve CHP Milletvekili Utku Çakırözer'in Meclis gündemine taşıdığı olay, durumun vahametini gözler önüne seriyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün tarım arazilerine uyguladığı kira zamları, son dört yılda inanılmaz bir artışla yüzde 1600'lere ulaşmış durumda. Bu rakam, enflasyonun çok üzerinde ve çiftçinin gelir artışıyla kıyaslanamayacak bir seviyede.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un verdiği bilgiler, bu fahiş artışı doğruluyor. 2020 yılında 4,6 milyon TL olan kira gelirlerinin 2024'te 75,6 milyon TL'ye yükselmesi, hükümetin vatandaşa uyguladığı ekonomik baskının açık bir göstergesi.

Bu durum, hükümetin çelişkili politikalarını da gözler önüne seriyor. Bir yandan çiftçiye "üretin" çağrısı yapılırken, diğer yandan üretim maliyetlerini katlanılamaz seviyelere çıkaran bu zamlar, tarım sektörünü derinden yaralıyor. Üstelik aynı hükümet, enflasyonu gerekçe göstererek asgari ücret ve emekli maaşlarına yeterli zammı yapmaktan kaçınıyor.

Çiftçilerimizin ürünlerine verilen destek artışları ile kira zamları arasındaki uçurum, tarım politikalarındaki tutarsızlığın bir diğer göstergesi. Buğday ve arpa gibi temel ürünlere verilen cüzi destekler, kira zamlarının yanında devede kulak kalıyor.

Bu tablo, ülkemizin gıda güvenliği ve tarımsal sürdürülebilirlik açısından ciddi tehlikeler barındırıyor. Çiftçilerimiz bu şartlar altında üretmeye devam edebilecek mi? Tarlalarını ekmeye devam edebilecekler mi? Bu sorular, sadece tarım sektörünü değil, tüm toplumu ilgilendiriyor.

Sonuç olarak, vatandaşa uygulanan bu fahiş zamlar, sadece çiftçileri değil, dolaylı olarak tüm tüketicileri etkiliyor. Gıda fiyatlarındaki artışın temel nedenlerinden biri de bu politikalar. Acilen, çiftçilerimizi destekleyecek, üretimi teşvik edecek ve tarım sektörünü ayakta tutacak adil politikalara ihtiyacımız var. Aksi takdirde, bu gidişat sadece çiftçilerimizi değil, tüm ülke ekonomisini ve gıda güvenliğimizi tehdit etmeye devam edecek.