İstanbul'da, bir çetenin 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ortaya çıkmıştı. Eskişehir'deki siyasiler Türkiye'yi sarsan olaya açıklamalarıyla tepki gösterdi. 

"Türkiye, bu durumun kabul edilemez olduğunu haykırmalı"

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt şu ifadeleri kullandı;

“Türkiye, masum bebeklerin ölümüne neden olan korkunç bir çetenin varlığıyla sarsılmaktadır. Sağlıklı bebekleri, SGK'dan para almak için yoğun bakıma yatırıp beslemeyerek ölümüne sebep olan bu yenidoğan bebek çetesi, insanlık tarihine kara leke olarak geçecek bir suç işlemiştir.

Bu vahşet, sadece birkaç hemşire ve çete üyesinin elinde gerçekleştirilebilecek bir eylem değildir. İlgili kurumların ihmali, sistemin çürümüşlüğü ve yetkililerin göz yumması, bu korkunç suçların cesaretle işlenmesine zemin hazırlamıştır. Üstelik, bu durumu soruşturan savcıyı tehdit edenler, adaletin ne kadar tehlikede olduğunu göstermektedir.

İktidar ve ilgili tüm kurumlar, bu suçları kökünden temizlemek için gereken adımları atmalıdır. Türkiye ayağa kalkmalı, bu durumun kabul edilemez olduğunu haykırmalı ve sesimizi yükseltmeliyiz!

Her bir bebek, sevgi ve güven içinde büyütülmeyi hak ederken, bu çetenin acımasızca gerçekleştirdiği canilik karşısında sessiz kalmak, insanlık adına bir utançtır. Bu durumu değiştirmek, bizlerin elindedir.

Bu çeteyi ve onların arkasındaki tüm destekçileri ifşa etmek, toplumsal bir sorumluluktur. Artık yeter! Türkiye, bu adaletsizliğe karşı tek yürek olmalı ve yeri yerinden oynatmalıdır. Masum bebeklerimizi korumak, hepimizin önceliği olmalıdır”

"İnsanlığın sağlık sistemine güvenini çaldılar" 

Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç “Yenidoğan bebeklerin hayatı üzerinden çıkar elde eden, ailelerin umutlarını karartan canilerin korkunç ifadelerini okuyoruz. Bir hekim olarak yaşananlardan çok büyük üzüntü duyuyorum. İnsanların sağlık sistemine olan güvenini çalan bu çete, en ağır şekilde ceza almalı; bu insanlık suçunun hesabı sorulmalıdır” dedi. 

"Tüm gerçekliğiyle beraber ortaya çıkarılması gerekiyor"

Eskişehir’de DEVA Partisi İl Başkanı Av. Resul Ertürk şöyle konuştu;

“Sağlık sistemindeki çürümenin vermiş olduğu güvensizlik… İktidar, ülkemizin kapitalist düzene uyum sağlamasını isterken ahlaki erozyonu öngörememiştir. Kötü yönetim, vergi sistemindeki bozukluklar, halkın adalet karşısında eşit olamaması, yolsuzluklar sosyal çürümeyi arttırdı. Son dönemde gündemdeki Yenidoğan Çetesi olayı ise çürümüşlüğün, ahlaksızlığın ne seviyeye geldiğini gözler önüne serdi. Pervasız kişilerin bir savcıyı tehdit edebilecek şekilde hareket etmesi, bu durumun farklı bir sosyolojik boyutu iken diğer bir boyutu da büyük bir öfkeye sebep olan kendi aralarındaki vicdansız konuşmaları. Bugün her canlının yaşama hakkının kutsal olduğu, tüm inanç sistemlerinde mevcuttur. Yaşama hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan birincil ve en önemli insan haklarından birisidir. Hukuk devletince korunması elzemdir. Yenidoğan Çetesi olayının tüm gerçekliğiyle beraber ortaya çıkarılması gerekmektedir. Suçluların en ağır ceza ile cezalandırılmaları, cezanın caydırıcılık unsurunun muhtemel suçluları engellemesi açısından çok önemlidir. Gün yüzüne çıkan bu kadar ahlaksızlık bu kadar çürümüşlük” dedi. 

"Kurumların ihmalkârlığından kaynaklanan, organize bir suç ağı"

CHP Odunpazarı İlçe Başkanı Rahmi Çınar şu ifadeleri kullandı;

"Türkiye, insanlık onuruna sığmayan ve masum bebeklerin hayatına mal olan korkunç bir çete gerçeğiyle sarsılmaktadır. Sağlıklı bebeklerin, haksız kazanç sağlamak amacıyla yoğun bakım servislerine yatırıldığı ve gerekli bakımdan yoksun bırakılarak ölüme terk edildiği iddiaları, toplumu derinden yaralamıştır. Bu acımasız suç, yalnızca birkaç hemşirenin veya sağlık çalışanının tek başına yapabileceği bir eylem değil; sistemin çürümüş yapısından ve kurumların ihmalkârlığından kaynaklanan, organize bir suç ağıdır.

Bu suça göz yuman, sorumluluk almayan veya engel olmayan yetkililer de en az failler kadar sorumludur. Çeteyi ortaya çıkarma sürecinde, savcıların tehdit edilmesi, hukuk sisteminin nasıl büyük bir tehlike altında olduğunu açıkça göstermektedir. Adaletin sağlanması için yargının üzerindeki baskının kaldırılması ve bağımsız şekilde hareket etmesi şarttır.

İktidar ve ilgili tüm kurumlar, bu vahşeti kökünden temizlemek için derhal harekete geçmelidir. 

Bu çetenin ortaya çıkarılması ve sorumluların cezalandırılması, hepimizin toplumsal sorumluluğudur. Bu adaletsizliğe karşı susmak, suç ortaklığı anlamına gelir.

Masum bebekleri korumak ve bir daha böyle bir trajedi yaşanmaması için güçlü adımlar atılmalıdır"