Son yıllarda toplumun her kesiminde giderek yoğun olarak hissedilen öfke dalgasının büyüdüğünü her gün gerek sosyal medyada gerek haberlerde görmekteyiz. Toplumsal cinnetin, bireysel patlamadan öte, toplumsal sorunların bireyler üzerine etkilemesi ile ortaya çıkardığı gerilim kaynaklı olduğu bilinmektedir. Toplumdaki bu etkiyi tsunami metaforu ile anlatmanın zihinlerde daha kalıcı olacağı düşüncesinden yola çıkarak içinde yaşadığımız durumu tsunaminin aşamaları ile ne kadar benzeştiğini dile getirmek istiyorum.
İlk aşamada, yüzeyde sakin görünen bir denizin altında sessizce biriken tsunami enerjisine benzetmek mümkündür. Sakin gözüken toplumsal yapımızın altında biriken bu enerji, kronik hale gelmiş ülkenin ekonomik sorunlarını oluşturan yüksek enflasyon, gelir eşitsizliği, adalet sistemimizdeki sıkıntılar, toplumsal ayrışmalarla giderek daha da büyümesi altta biriken enerjinin kontrolsüz hale gelmesini sağlamaktadır. Yaşam içerisinde karşılaştığımız küçük sarsıntılar, işsizlik, gelecek kaygısı, umutsuzluk, çaresizlik, hayal kırıklıkları toplumunda biriken tsunami enerjisini hızla yükselmesine sebep olmaktadır. Bireysel yaşanan bu sıkıntılar, toplumda kollektif bir öfke ve umutsuzluk hissine dönüşmektedir. Gerek sistemsel ve gerekse ekonomik sıkıntılar yüzünden toplumu oluşturan bireylerin ruh sağlığı görmezden gelinmektedir.
Tsunami yaklaşırken dalgaların yavaş yavaş yükselmesi gibi toplumdaki öfke dalgaları da günlük yaşamımızda daha belirgin ve hissedilir hale gelmektedir. Artan şiddet olayları, ahlaki yozlaşma, her mecrada kullanılan öfke dili, görülen küçük çatışmalar tsunaminin habercisi ancak bunu görebilenler için bu uyarı niteliğindedir. Tam aksine bu yükselişi göremeyen, dalgaların farkında olamayan büyük bir çoğunluk da maalesef söz konusudur. Tıpkı denizin altında biriken enerjinin tsunamiyi yaratması gibi toplumda biriken öfke de sonuçta dışarı çıkmak için kendine bir yol bulmakta ve toplumun her kesimine yayılarak, insanların birbirine zarar vermesine sebep olmaktadır. Toplumsal düzen bozulmakta ve güven duygusu hızla yok olmaktadır. Bu oluşan enerjisi yüksek dalgalar önüne çıkan her şeyi yıkıp geçmektedir. Toplum düzen ve yapısı, yeniden inşa edilmeye muhtaç hale gelmekte fakat kaybolan bu toplumsal değerlerin yeniden birlik ve güven duyguları ile inşa edilmesi oldukça zor hale gelmektedir.
Bu nedenle dalgalar kıyıya vurmadan, toplumsal öfkenin yükseldiğini görerek acil önlemler alınmalıdır. Bu sorunların çözümü ve toplumsal ayrışmanın önüne geçilebilmesi için farklı kesimler arasındaki duygudaşlık ve dayanışma arttırılarak sosyal projeler ile eğitim teknikleri ile artırılmaya çalışılmalıdır. Ekonomik sorunlara acil önlemler alınmak sureti ile, gelir eşitsizlikleri, işsizlik azaltılmalı, sosyal yardımlar arttırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki ekonomik düzelme ve adalet sağlandığında toplumdaki öfke azaltacaktır. Tüm bunlar devletin birimlerinin alabileceği makro önlemler olduğu gibi toplumda yaşayan bireyler olarak bizlerin de alabileceği mikro önlemler bulunmakta, çaresizliğe kapılıp “ben ne yapabilirim ki?” diyerek kenara çekilmemeli toplumdaki sinyalleri görüp en kısa sürede harekete geçmelidir. Öfkenin aksine, dayanışma güçlendirmelidir.
Uzman Psikolog ve Sosyolog Mürüvvet Deniz Yıldırım